BİR KOMUTANIN CESARETİ SAVAŞIN GİDİŞATINI NASIL DEĞİŞTİRİR ?
- Çatlı'nın_Neferi
- 12 Ağu 2019
- 3 dakikada okunur
Osman Pamukoğlu "Kara Tohum" isimli kitabında der ki : "Bir komutan ne kadar yetenekli olursa olsun
cesareti yoksa hiçbir önemi yoktur.Cesaret bütün vasıflarını birbirine bağlar".Bu sözün önemini kendi tarihimizden bir örnek ile anlatacağım...
IRKIMIZIN KAHRAMANI FATİH VE BELGRAD KUŞATMASI
Fatih'in İstanbul'dan sonraki en büyük hedefi Belgrad'dı.Avrupa yönündeki fetihler için Belgrad muhakkak alınması gereken bir şehirdi.İstanbul'dan sonra Batı'nın en önemli kalesi Belgrad ondan sonra ise Viyana idi.Durum Batılılar tarafından ve özellikle Papalık için de çok kritikti.Belgrad'ın Türkler'e terk edilmesi Viyana'ya kadar olan bölgeyi işgale açık halde bırakmaktı.Papalık da burada kaybedilen bir Haçlı seferinin otoritesi için büyük bir yıkım olacağının farkındaydı.Belgrad'da Türkler'in yenilgiye uğratılması İstanbul'un tekrar geri alınmasını sağlayabilirdi.Tüm bunları düşünen Fatih, Belgrad meselesini çözmek için 1456'da şehir kuşattı.Kuşatma için büyük bir ordu toplamış, Tuna Nehri'ne bir donanma gönderip, kalenin surlarını yıkmak için yüzlerce top döktürmüştü.Macar hakimiyetindeki Belgrad, yaklaşık 30 bin kişi tarafından savunulmaktaydı.Belgrad'ın kuşatıldığını haber alan Papalık, İtalyan papaz Capistrona'yı destekleyerek 60 bin kişilik bir ordu topladı.Ayrıca Macar komutanı Hünyadi de bir donanma oluşturarak Tuna yönünde harekete geçti.Tüm bu yardım hareketlerinden casusları vasıtasıyla haberdar olan Fatih harp meclisini topladı ve donanma komutanı Dayı Karaca Bey'in tavsiyesi üzerine Tuna'daki Türk donanmasının Sava'ya geçirilmesi gerektiği görüşü kabul edildi.Bunun için çözüm yolları tartışılırken Fatih, gemilerin Tuna'dan Sava'ya kara yoluyla taşınmasını önerdi ve kısa sürede gerekli hazırlıklar tamamlanarak donanmanın bir kısmı Sava tarafına geçirildi.
Şehrin yardım gelmeden fethedilmesini isteyen Fatih, Haziran ayında tüm toplara ateş emrini verdi.Top seslerinden yer ve gök inlerken mancınıklardan atılan taşlar geçilmez denilen Belgrad'ın surlarında büyük gedikler açıyordu.Açılan gediklerden Türk askerleri içeri girmeye çalışırken üzerlerine dökülen yanıcı maddelerle kavruluyor, ya da atılan taşların altında can veriyorlardı.Kıran kırana yapılan savaşta kalenin fethi çok yakın bir gelecekte gerçekleşecek gibiydi.Kaledekiler ise hem açılan gedikleri kapatmaya çalışıyor, hem de sürekli uzakları gözetleyerek gelecek yardımcı kuvvetleri dört gözle bekliyordu.Kuşatmanın bu en şiddetli anında Hünyadi Yanoş'un komuta ettiği Haçlı ordusunun Petervardin'e kadar geldiği haberi Osmanlı ordugâhına ulaştı.Bunun üzerine harb meclisi tekrar toplandı ve burada son hücumun en kısa sürede yapılması kararlaştırıldı.Bu arada Haçlı ordusu Belgrad Kalesi karşısına ordugâhına kurdu.Bu,Türk tarafını daha da telaşlandırdı.Ayrıca Tuna Nehri üzerindeki donanma savaşında Haçlı birliklerinin başarılı olması Fatih'i son hücumu bir an önce yapmaya zorladı ve 22 Temmuz'da son hücum emri verildi.Önce top ve mancınıklarla surlara büyük bir darbe vuruldu.Daha sonra askerlerin bir kısmı merdivenleri kalenin surlarına dayayıp,surları aşmaya çalışırken,bazıları da açılan gediklerden içeriye girmeyi başardı.Ancak içeri giren askerler ganimet için yağmaya başlayınca bir gün önce kaleye yardıma gelen dinç Haçlı kuvvetleri Türk birliklerini geri püskürttü.Türk tarafında tam bir kargaşa hakimdi.
Osmanlı ordugâhındaki şaşkınlığı fark eden Haçlı kuvvetleri var güçleriyle saldırıya geçtiler.Fatih bu hezimet karşsıında sinirinden dudaklarını ısırarak kanattı.Yeniçerilerin bile dağıldığını gören Fatih yanındaki yeniçeri ağasını ağır bir şekilde azarladı.Haçlı askerlerinin padişahın olduğu yere doğru yöneldiğini gören devlet adamları,Fatih'e geri çekilmeyi önerdiklerinde sultan, "Düşmandan yüz çevirmek bozgunluk alametidir" diyerek teklifi reddeti.Böyle bir geri çekiliş Fatih'in elde ettiklerinin tamamını kaybetmesine ve ülkenin Haçlı istilasına maruz kalmasına sebep olabilirdi.Bunun farkında olan Fatih bu duruma düşmekten memleketin Haçlı askerlerinin ayakları altına ezilmesini görmektense savaş meydanında mertçe savaşarak ölmeyi tercih etti.
Etrafında birkaç kişiden başka kimsenin kalmadığı Fatih düşman askerlerinin üzerine atını sürerek bizzat savaşa katıldı.Üzerine yürüyen Üç Haçlı askerini öldürdü ama kendisi de başından ve baldırından kılıç darbesi aldı.Dağılmış vaziyetteki Türk ordusu padişahlarının bu hâlini görünce tekrar toparlandı ve Haçlı ordusunu Belgrad Kalesi'ne çekmeye mecbur ettiler.
Türk ordusu toplanıp Haçlı ordusunun peşine düştüğü bu sırada devlet büyükleri yaralı padişahı adeta zorlayarak savaş meydanından uzaklaştırdılar.Böylece Fatih'in şahsi kahramanlığı sayesinde büyük bir hezimet önlenmişti. Bu savaşta Türkler'in en büyük rakibi ve Macarlar'ın en önemli kahramanı Hünyadi ile Haçlı birliklerinin toparlanmasını ateşli vaazları ile teşvik eden İtalyan Capistrano da yaralanarak, kısa sürede öldüler.Bu arada Fatih'in kuştama sırasında öldüğü haberi hızla tüm İslam dünyasına yayıldı.Haber Kahire'ye (Memluk Devleti) ulaştığında, tüm şehirlerde yas ilân edildi.Ancak haberin gerçek olmadığı öğrenildiğinde şehir sokakları bayram yerine döndü ve günlerce eğlenceler tertip edildi.

Son Yazılar
Hepsini GörEvet arkadaşlar bugün çok mühim bir konu ile karşınızdayım.Bu yazıyı her Türk Evladı'nın dikkatlice okuması lazımdır ! Size Fener Patriği...
IRKÇILIK MESELESİ Atsız,fikir hayatının ilk döneminde,bir kimsenin Türk olması için,önce kanının Türk olması,ondan sonra dilinin Türkçe...
Komentarze