ATSIZ BEĞ VE IRKÇILIK-KAFATASÇILIK MESELESİ
- Çatlı'nın_Neferi
- 21 Eyl 2019
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 27 Eki 2019
IRKÇILIK MESELESİ
Atsız,fikir hayatının ilk döneminde,bir kimsenin Türk olması için,önce kanının Türk olması,ondan sonra dilinin Türkçe olması ve ondan sonra da dileğinin Türk olması gerektiğini ileri sürmekteydi. [1] (1934)
Daha sonra bunlara "kültür" unsurunu da ilave etmiştir : "Türk,Türk soyundan gelen insandır.Türk soyundan gelince de, pek nadir ve ârızî bazı istisnalardan sarfı nazar, o insanın Türkçe konuşması ve Türk kültürünü taşıması lazımdır"[2] (1952)
Son dönemlerinde Türk'ün tanımını daha değişik şekilde yapmıştır :
"Türk milleti, Türk kökünden gelenlerle Türk kökünden gelmiş olanlar kadar Türkleşmiş kimselerden meydana gelen topluluktur".
"En büyük Türkler’ den biri olan Yıldırım Bayazıd’ın anası Türk değildir. Hangi Türkçü onu Türklük kadrosundan çıkarmıştır veya çıkarabilir? İstiklâl Marşı şairi Mehmet Akif’ in babası Arnavut, ülküsü de Türkçülüğe aykırı olan ümmetçilik olduğu halde hangi Türkçü Mehmed Akif için Türk değildir demiştir?"
Mesele Yıldırım Bayazıd veya Mehmed Akif kadar Türk olabilmektedir[3]
Atsız'ın Türklük konusundaki fikrî gelişimi,çeşitli etkenlerle açıklanabilir.II.Dünya Savaşı'ndan sonra değişen dünya şartları, 1930'larda henüz pek zayıf olan kültür tarihçiliğimizın geçen zaman içinde gelişmesi ve millî mensubiyet duygusunun önem kazanması,bu unsurlardan bazılarıdır.
Yakın dostu,tarihçi ve yazar Yılmaz Öztuna,Atsız'ın ölümünden sonra yazdığı yazıda, bu konuyla ilgili gözlemlerini ve düşüncelerini belirtmektedir :
"Atsız 1945'ten önce şüphesiz Türk ırkçısı idi.Bu yönü, en çok hücum edilen tarafı olmuştur. Atsız'ı ırkçılığa sürükleyen,Türkiye'de ki azınlıkların ırkçılığı olmuştur.Ona ve arkadaşlarına "kafatasçı" denmesi de doğru değildir.Türkiye'de kafatası ölçtürenve ırkî neticeler çıkaran tek kişi Atatürk'tür.1945'ten sonraki dünya konjoktürü,Atsız'ı kan ırkçılığından bir nisbetle çekerek kültür milliyetçiliğine yaklaştırmış ve inandırmıştır.Bu hususta benim de devamlı tesirlerimin de müessir olduğunu düşünüyorum.Zira hiçbir konuşmamızda onun kan ırkçılığına hakaret etmedim,sadece Türk kanına duyduğu sevgiyi,saygıyı karşılayıp Osmanlı Cihan devletinin terkininden, Türk toplumunun oluşmasından bahsettim.Yıllar süren bu konuşmalarımızın yumuşak dozu, sanıyorum ki onun kültür milliyetçiliğine,Türk kültürünü benimseyen ve seven herkesin gerçek Türk olduğuna pek çok inandırmıştır.Osmanlı Tarih ve kültürünü fevkalade iyi bilmesi,bu noktaya ve anlaşmamıza sebep olmuştur.Osmanlı tarih ve kültürünü az bilseydi, iyi tanımasaydı, bu mümkün değildi.Daha da ileri gittim :
Kendisine bir Giresun belediye reisi Yorgi Paşa'yı anlattım.Yarım saat anlattım."Bu adam şimdi tarih bakımından Yunanlı sayılır mı?" diye sordum."Haklısınız,Osmanlı ve Hristiyan Türk sayılır" dedi." [4]
KAFATASÇILIK MESELESİ
Yağmur Atsız babası hakkında şunları söylemiştir;
"Bütün ömrü boyunca uzak diyarlardaki tutsak Türklerin bir gün özgürlüklerine kavuşacaklarını hayal etmişti. Bu hayalin mutlaka gerçekleşieceğine inanmıyor, ancak epeyi ileri bir tarihte olacağınu tahmin ediyordu. Ayrıca bunun çok kanlı bir şekilde olacağını ve bütün Türklerin bir bayrak altında toplanacağını ön görüyordu yani Turancıydı. Sovyet-Rus imparatorluğu için "çok iri, çok güçlü yumruğu olan ama kalp hastası bir boksör" benzetmesini yapardı. Bu "boksör"ün günün birinde kalp sektesinden olduğu yere yığılıp kalmadan önce çevresinde büyük tahribat meydana getireceğini söylerdi. Bugün, gazetecilik ve televizyonculuk gereği Azerbaycan'da, Türkmenistan'da dolaşırken hep aklıma Atsız geliyor ve, "Yaşasaydı", diye düşünüyorum, o da şimdi buraları dolaşacak ve ömrü boyunca tabir caizse "ezbere" tasvir ettiği soydaşlarını bizzat tanıma fısatı bulacaktı. Artık bundan haz mı duyardı, yoksa hayal kırıldığına mı uğrardı, orasını bir yana bırakıyorum. Fakat herhalde, bütün ömrü boyunca uğrunda kişisel ve mesleki her türlü fedakarlığa katlandığı bir fikrin, böyle, adeta kendiliğinden gerçekleştiğini görmek, onu neşelendirirdi. Atsız'ın, kendimi bildim bileli asla kabul edilmediğini, yaradılışıma kökünden ters gelen inancı ırkçılığıydı. Acaba bu dünya görüşü, çok iyi hakim olduğu tarih metodolojisi bakımından bilimsel tahlillerini kısmen zayıflatmış mıdır, bilemiyorum. Belki bu yüzden, vardığı sonuçların bir bölümü yeterince sıhhatli olamamıştır. Bunun değerlendirmesini günümüzün ve geleceğin tarihçilerine bırakmak yerinde olur. Herşeye rağmen değerinden bir şey kaybetmemiş başvuru eserleri hazırlamış olduğuna inanıyorum. Romantik bir milliyetçiliğinreklerini ve havasını taşıyan romanları ise ayrı bir bahistir. Bunlardan bazılarını neredeyse 20.basıma merdiven dayamış bulunmaları, kelimenin tam anlamıyla nesilden nesile ilgi görmelerinin, kanıtıdır. Bunlara pek kötü sayılmayacak bir şair olduğunu da eklemeliyiz. Neticede Atsız, hataları, savapları, kinleri, sevgileri, polemikleri, bilimsel araştırmaları ve edebi çalışmalarıyla bir devre tek başına değilse bile kendi çapında damgasını basmış olan birkaç imzadan biridir."[5] Atsız'ın bir aletle kafa ölçtüğüne dair sık sık yazılmıştır. Oğlu Yağmur Atsız, babasının hem Türklüğüne, hem de kafa ölçme meselesine açıklık getirmek istemiştir:
"Bugün fazla ciddi konulara girmeyerek neş'eli birşeyler yazayım istiyorum ama kısmet değilmiş. Her işin başı kısmet,kardeş...
Bu kararımı değiştirmeme Rahmetli peder sebebiyet verdi. tutup yine yok "kafatasçı" yok "kan tahlilcisi" filan diye girince canım sıkıldı. Aslında bu tür iddialarla uğraşmamaya onları yok saymaya karar vermişdim ama bazen dayanamıyor insan. Onun için Nihal Atsız'ın "ırkçılığı" meselesini, bu sefer inşallah hakıykaten son olarak bir kere daha vve "kendi kaleminden"olmak üzere ele almak zorunda hissediyorum kendimi!
Bakınız mumaileyh ne demiş:
"Irkçılık, birtakım şarlatan maskaraların ileri sürdüğü gibi kan tahlil etmek, kafatası ölçmek veya yedi ced saymakla alakalı değildir.Irkçılık,yabancı hiçbir şuuru benimsememek, ona sahip çıkmamak davasıdır!" tamam mı yetmediyse birde şu satırlara bakalım : "Türk soyundan gelenlerle kendini bir Türk kadar Türk hissedenlere Türk denilir." Yani Adam daha nasıl söylesin ?
Ha, bakın, Atsız gerçi kan tahlili yapmazdı ama kafatası ölçer ve bundan bayağı haz da alırdı! Bunun için yaklaşık 50/55 santim uzunluğunda ve uçları içeriye doğdu mukavves, yaniya kavisli,pergele benzeyen bir alet kullanırdı. Sap tarafında ise bir gösterge ve üzerinde hareket etdiği işaretler bulunuyordu. Atsız genellikle kafatasını ölçtürmekden zevk alan ve bunu bir yandan olmak üzere bu aletle ölçer, sonra elde etdiği rakamları, kendisinden başka kimsenin okumasına imkan olmayan kargacık burgacık bir yazıyla bir kağıda çiziktirir, esrarengiz bazı hesablar yapar sonra "netice"yi bildirirdi: "Ooo, Hanımefendi, siz tasavvurun fevkınde bir Türksünüz! Bu ölçülere göre son iki üç yüz yıl boyunca ailenize saf Türklerden başkası karışmamış!" Yahut:
"Hımmm, Filanca Bey Kardeşim, tuhafdır , ben sizi daha saf bir Türk çıkacak tahminiyle ölçmüşdüm ama keşke bundan sarf-ı nazar etseymişim... Mamafıh derd edinmeyin mukadderat!.."
Gerçekde o "kafatası ölçme aleti" Manevi Babası Dr.Rıza Nur'dan kalma bir havsala ölçme aletiydi. Yani, hamile kadınların rahat doğum yapamayacaklarını anlamak üzere leğen kemiklerini ölçmek üzere kullanılan bir tıbbi cihaz... Rahmetli'nin tuhaf bir mizah anlayışı vardı. Kısacası, ömrü boyunca ırkçı olduğunu vurgulamakdan geri kalmadı ama böyle kan tahlili, kafatası ölçümü vs. gibi "bilimsel" metodlara da metelik vermedi.[6]
Yakın arkadaşlarından İsmet Tümtürk, Atsız' ile alakalı şu sözleri söylemiştir:
"Evvela şunu söyleyeyim ki Atsız kafatasının antropolojik tarafıyla pek ilgili değildir. Hatta bir gün, 1944 Irkçılık-Turancılık davası dolayısıyla Atsız, Reha Oğuz Türkkan, ben dâhil 23 arkadaş Tophane‟de Askeri Cezaevinde mevkuf iken bu kafatasçılık meselesi ortaya atılmıştı. Atsız, "kafatasından neyi kastettiğimizi‟ sormuştu. Reha ile ben biraz izah etmeye çalışmıştık. Atsız bizim bu konuda ifrata kaçtığımızı, hatta biraz saçmaladığımızı söylemiş idi”
[1] Atsız "Yirminci Asırda Türk Meselesi: II, Türk Irkı = Türk Milleti", Orhun, 9.Sayı 16 Temmuz 1934
[2] Atsız, "Veda", Orkun, 68. Sayı, 18 Ocak 1952
[3] Atsız, "Türk halkı değiliz,Türk milletiyiz", Ötüken, 69.Sayı,Ocak 1969
[4] Yılmaz Öztuna,Büyük bir dil ve tarih bilgini Atsız'ın ardından,Hayat Tarih Mecmuası, 3.Sayı, Mart 1976
[5] Şaban Şamil Bucak Hüseyin Nihal Atsız-Hayatı-Eserler ve 1944 Milliyetçilik Olayları, 18 Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1997.
[6] Yağmur Atsız, "Atsız'a Dair",Star, 12 Ağustos 2013.
[7] "Dava arkadaşları Atsız'ı Anlatıyor",Boğaziçi, Aralık 1985, s.31.
Son Yazılar
Hepsini GörEvet arkadaşlar bugün çok mühim bir konu ile karşınızdayım.Bu yazıyı her Türk Evladı'nın dikkatlice okuması lazımdır ! Size Fener Patriği...
Comments