top of page

93 Harbi ve Mithad Paşa: Modern Tarihçilere Bir Reddiye

  • Yazarın fotoğrafı: Müverrih
    Müverrih
  • 16 Tem 2019
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 24 Tem 2019


1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı yada bilinen ismiyle 93 Harbi genç padişah II. Abdülhamid'in başında bulunduğu Osmanlı İmparatorluğu ile II. Alexander'ın yönetimindeki Rus Çarlığı arasında vuku bulmuş bir Türk-Rus Savaşıdır. Savaşta Osmanlı İmparatorluğu doğuda parlak zaferler kazansa da Rumeli cephesi Osmanlı açısından tam bir bozgun olmuş Rus Orduları, Türk ordularını mağlup ede ede Ayastefanos'a yani bugün ki ismiyle Yeşilköy'e gelerek  payitahtı doğrudan tehdit etmişti. Bunun üzerine II. Abdülhamit barış koşullarını konuşmak için Rusları müzakereye davet etmiş neticesinde Ayastefanos Antlaşması imzalanarak Osmanlı büyük ölçüde toprak kaybetmişti.

Tarihçilerin genel kanaatine göre Osmanlı'yı bu felakete Midhat Paşa sürüklemiştir. Bizim yazımızda konu alacağımız ifade ve reddiyemizin yapılma sebebi bu olacaktır. Öncelikle böyle bir şeyin söz konusu bile olamayacağını belirtelim. Çünkü harp başladığı zaman Midhat Paşa ne sadaret mevkindeydi ne de ülke sınırları içerisindeydi. Harp başlamadan 2 ay önce Sultan’ın tek korktuğu isim olduğu için azledilerek ailesiyle görüşmesine bile izin verilmeden sınır dışı edilmişti. Şimdi konunun biraz derinine inelim ve 93 Harbi öncesi yaşanan olayları sırasıyla analiz edelim. 93 Harbi'nin şekillenmesini sağlayan ve temelini teşkil eden bir takım somut ve soyut olaylar vardır. Bunlardan ilki İngiltere eski başbakanı William Ewart Gladstone, bilim insanı Charles Darwin, yazar Oscar Wilde ve Victor Hugo, İtalyan siyasetçi Giuseppe Garibaldi gibi yazarların Osmanlı aleyhinde yazılar yazarak Bulgarlar lehine bir dış kamoyu oluşturmaları ve bunun neticesinde Prusya, İngiltere, Rusya, Fransa gibi devletlerin Rumeli'de mutabakata varmak ve Osmanlı'daki halkların özgürlüklerini sağlamak için toplandıkları Tersane Konferansı bir diğeri ise bu konferanstan daha iyi sonuç almak ve Balkanlarda yeni reformlar yaparak Bulgarlara yeni haklar vermek için ilan edilmiş I. Meşrutiyet ve Kanun-i Esasi, en sonuncusu ise Meşrutiyetin ve Kanun-i Esasi'nin ilanı üzerine yumuşayan İngiltere'nin Tersane Konferansından daha hafif şartlar içeren Londra Protokolü'nu Osmanlı'ya sunmasıdır.


93 Harbi'nin başlamasına sebep olan olaylardan biri olan Tersane Konferansı'ndaki tekliflerin Midhat Paşa tarafından reddedilme sebebi sunulan tekliflerin çok ağır olmasından kaynaklanmaktadır. Tek damla kan dökülmeden bütün Balkanların üçte ikisinin elden çıkmasına sebep olacak bir anlaşmanın reddedilmesi bir Osmanlı bürokratının devletin menfaati için yapacağı en doğal harekettir. Nitekim bu hareketi yanlış bulanların ecdadımızın vaktiyle Niş’i isteyen yabancılara “ne hacet isterseniz İstanbul’uda verelim” diyerek çıkışmasını hatırlatmak gerekecektir. Tersane Konferansının toplanmasından hemen sonra I. Meşrutiyet'in ilan edilmesi sebebi ise yabancı yazarların Balkan halklarının lehine yönelik propagandaları sayesinde dış kamuoyunda zor duruma düşen Osmanlı'nın, Kanun-i Esasi'yi çıkartarak Balkanlardaki halklara yeni özgürlükler vererek konferanstan daha iyi bir sonuç almak istemesidir. Nitekim öyle de olmuştur; İngiltere, Midhat Paşa'nın bu hareketi sonucu Londra Protokolünü hazırlayarak Tersane Konferansında Osmanlı'ya sunulan şartları hafifletmiş ve reform için gerekli ortamı hazırlamıştır. Fakat Mithat Paşa, Londra Protokolü'nün Osmanlı'ya sunulmasından 2 ay önce sadaret mevkinden azledilmiş ve tasavvur ettiği planı gerçekleştiremeden sürgün edilmiştir.

Yerine gelen sadrazam Ethem Paşa Mithat Paşa'nın bu planını uygulamamış ve Londra Protokolünü reddederek Osmanlı'yı nihai bir savaşa sürüklemiştir. Şayet Midhat Paşa Abdülhamit tarafından sürülmeyip yine sadaret mevkinde olsaydı Londra Protokolü kabul edilerek bir savaşa meydan verilmezdi.

Midhat Paşa durumu 19 Kasım 1877 tarihinde "le Stamboul" gazetesine gönderdiği bir mektup da belirtiyor;

"Sultan'a hizmet sundum cevap alamadım. Hükumetin politikasında hata var. Savaşın başından beri barış fırsatlarından yararlanamadık. Londra Konferansı önerilerini kabul etseydik reform için zaman kazanırdık. Tersane toplantısını biz daha iyi şartlar elde etmek için reddetmiştik."

Mektuptan anlaşılacağı üzere I. Meşrutiyetin karşımıza çıkardığı fırsat kaçırılmış, Londra Protokolü'nün sağladığı yararlar göz ardı edilerek reddedilmiş ve nihayetinde ülke savaşa sürüklenmiştir. Bu perspektiften baktığımız zaman Mithat Paşa savaşa girmemek ve Balkanlardaki huzursuzluğu bitirmek için elinden geleni yaptığını görmekteyiz. Fakat savaşa girmemek için kurduğu plan sadaretten azliyle yarım kalmıştır.

Gelelim savaşın asıl sorumlusuna; Bu savaşın Panslavizm akımının bir neticesi olduğu aşikardır. Panslavizm akımının Osmanlı'da yayılmasını sağlayan ve Balkan halklarını isyankar bir tutum içine sokarak isyan etmelerine sebep olan Şehit Sultan Abdülaziz, halkı ağır vergilerle bunaltmış, ekonominin iflas etmesini sağlamış ve saray idaresini keyfi bir hale sokarak Osmanlı içinde yaşayan gayrimüslim halkı Rusların eline düşürmüştür. Ayrıca Rus ajanı olduğu tescillenmiş Mahmud Nedim Paşa'yı namı diğer Nedimof'u sadrazam yaparak Osmanlı üzerindeki Panslavizm baskısını daha da arttırmış Rus elçisi İgnateyef kendi hükümetine çektiği raporda Osmanlı bürokrasisi için "Hepsi sefaretimizin emri altındadır" diyerek Osmanlı'nın düştüğü acınası durumu gözler önüne sermiştir. Rapordan anlaşılacağı üzere Midhat Paşa'nın Tuna'da bin bir zorluklarla başını ezdiği Panslavizm akımı Mahmud Nedim Paşa'nın sadarete gelmesiyle tekrardan güçlenerek Osmanlı'yı avucu içine almıştı. Osmanlı içinde güç bulan Ruslar isteklerini daha da arttırmış Balkan halklarını isyana sürüklemişti ve neticesinde İstanbul'da bir konferans düzenlenmiş ve Balkan toprakları 4 devlet arasında pay edilmişti. Londra Protokolü'nün reddedilmesi üzerine de ülke savaşa sürüklenerek yine aynı kaderi yaşamaya mahkum edilmişti.

- Can Sanar

댓글


©2019 by Müverrih Mecmua. Proudly created with Wix.com

bottom of page